Beslenme konusu birçok kedi sahibi için sıkıntılı bir konu olduğu kaçınılmaz olarak karşımıza sürekli çıkmaktadır. Her Veteriner Hekimi meslektaşımız gerektiği gibi açıklama yapmaktadır ancak kedi sahipleri bu konuda çoğu zaman duygusal davranarak, “ay bir parça yesin…. öyle masum bakıyor ki… ” gibi bu şirin miniklerin oyununa gelerek, ara ara kaçamaklar ile başlayarak ve de zaman içerisinde doz ayarlamasına da dikkat etmeyerek bu durumu içinden çıkılamaz bir hale getirmekteler. Bu durumun ileride minik dostumuzun sağlık problemlerini de birlikte getireceğini eminim ki her meslektaşım anlatmaktadır.
Toplumumuzda şişman bebekler, şişman çocuklar çok sempatik ve sevilesi gelir, bu durum minik dostlarımız içinde son derece geçerli. Şişman, kanepede köşe minderi kıvamında uzanmış bir kediciği kim sevmez ki. Gayet sevimli öyle değil mi? Peki ya bu sevimliliğin beraberinde getireceği olumsuz patolojik durumlar ve bir de kısırlaştırmışsak acaba bizi neler bekliyor?
Gayet klişe gelecek ancak beslenme konusunda da dengeli ve ölçülü bir yol izlememiz gerekmekte olup minik dostumuz ile birlikte uzun yıllar sağlıklı bir birliktelik hedefimiz olacaktır. Seçeceğimiz mama da profesyonel olarak hazırlanmış, minik dostumuzun ihtiyacı olan karbonhidratlar, yağlar, proteinler ve mineralleri dengeli olarak içerisinde barındıran ve yaşına, mevcut kilosuna ve gelişimine paralel olarak uygun miktarlarda verilmesi gereken mamayı tercih etmemiz ve günlük verilmesi gereken miktarı öğünlere bölerek vermemiz gerekmektedir. Bu şekil bir beslenme biçimini alışkanlık haline getirmemiz, ileriki yaşlarında veya kısırlaştırma sonrası mama ve beslenme kaynaklı hastalık riskini minimuma indirecektir.
En çok yapılan uygulama, sabah kalkıp mama tabağını ağzına kadar doldurup, boşaldıkça eklememizdir. Bu durumda akla gelen ilk soru şu olmalı, günde kaç gr. yiyor? Cevabınız: Bilmiyorum.
Kediler avcı hayvanlardır, doğada sürekli av halindedirler ve bir sonraki olmayacakmış gibi yemeyi severler. Ancak doğa şartlarında alınan enerji ve harcanan enerji arasında denge söz konusudur. Peki ya evimizde durum böyle mi? Tabiki değil. Yaşamın ilk yıllarında aktivite fazladır, keşfetmek, oyun oynamak, koşturmak çok fazladır ancak durum hep böyle gitmeyecektir. Dengesiz beslenme de işin içerisine girince yeme alışkanlığı devam edecektir ve alınan enerji-harcanan enerji arasında bir dengesizlik ortaya çıkacak ve kilo alımı kaçınılmaz olacaktır.
Yaşamın birinci yılında minik dostumuz ilk kızgınlığına gelecektir. 6.ay ile 12.ay arasında mutlaka bu durum yaşanacaktır. Hormonal faaliyetler doğumdan itibaren başlamıştır ve zamanı gelmiştir. Kızımız östrojen etkisinde, oğlumuz ise testesteron hormonu etkisi ile derin bir miyavlama, kuyruk kaldırma, yerlerde yuvarlanma gibi davranışlar sergilemeye başlamış artık yetişkin bir kedi olmuşlardır. Bu iki hormon yaşamları için son derece önemlidirler.
Östrojen hormonu, dişilik özelliklerini, testesteron hormonu ise erkeksi özellikleri minik dostumuza kazandırmakta olup, her ikiside steroid yapılardır. Bu iki hormon sayesinde minik dostlarımız gelişim gösterirler. Metabolizma hızından, kemik ve kas gelişimine kadar birçok görevleri vardır.
Testesteron hormonunun vücuttaki ön maddesi kolesteroldür. Testesteron hormonu iki yerden salgılanır, ilki testisler, ikincisi böbrek üstü bezleridir. Yumurtalıklar ve böbrek üstü bezleri kolesterolü enzimlerle dönüştürerek testosteron ve östrojeni üretirler.
Bizler kısırlaştırma yaptığımızda, erkek kedilerde testisleri total olarak alırız, dişi kedilerde ise ovariumları( yumurtalık) ve uterusun cornu uteri kısımlarını cervix kısmına kadar alırız. Dolayısı ile erkek kedilerde vücutta testeronun ana kaynağı olan testisler alındığı için, kalan tek testesteron salgılan yer böbrek üstü bezleri kalır ve bu da erkeklik karekterini, agresifliği ve testeronun ana etkilerini gösterecek düzeyde bir salınım olmayacağı için olumlu etkiler ortadan yavaş yavaş kalkar. Aynı durum dişi kediler içinde geçerlidir.Dişilik özelliğini veren östrojen salınımı yapan ovariumlar olmadığı için, östrojenin olumlu etkileri ortadan kalkacaktır. Bu durumun iyi yanları olduğu gibi, olumsuz yanları da vardır.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi süregelen dengesiz beslenme sonucu ve de testesteron ve östrojen hormonunun vücutta yetersiz oluşu beraberinde yağlanmayı ve dolayısı ile kilo artışını getirecektir. Bu yağlanma ve kilo artışı ileriki yıllarda, başta karbonhidrat (şeker), yağ ve protein metabolizmasını etkileyeceğinden beraberinde ciddi sağlık problemlerini getirecektir. Bunlardan ilki ve en önemlisi karaciğer yağlanması sonrasında böbrek yetmezliği sonrasında diyabet gibi önemli hastalıklar kaçınılmaz olacaktır.
Özellikle erkek kedilerde görülen idrar yolu problemlerinin kısırlaştırma sonrasında ortaya çıkma olasılığı yüksektir. Bu durum yine kısırlaştırma sonrası beslenme hataları sonucu gelişebilmektedir. Kısırlaştırma sonrası yedirdiğimiz mamanın içeriğindeki mineraller, proteinler, yağlar ve karbonhidratlar mutlaka dengeli olmak zorundadır. Yukarıda bahsettiğimiz hastalıkların yaşanmaması için ve de minik dostumuz ile daha uzun yıllar birlikte olabilmek için mutlaka profesyonel bir biçimde beslememiz gerekmektedir.
İlk olarak alışkanlıklarımızı yavaş yavaş terk etmeliyiz.
Profesyonel mamalar biraz daha maliyetli olabilmektedir ancak miktarında ve uygun öğün aralıklarında verildikleri takdirde mama kaynaklı bir problem yaşama olasılığı minimuma inmiş olacaktır. Gün içinde sürekli evde isek bir günde yemesi gereken miktarı 3 eşit parçada verebiliriz. Çalışıyorsak eğer iki eşit parçada vermeliyiz. Mutlaka minik dostumuza yemesi için süre veriniz. Mesela 30-45 dk. Yemediyse mutlaka önünden mama tabağını almalıyız.
Daima içilebilir temiz bir su 24 saat su kabında olmalı. Hareket etmesini sağlamalıyız, özellikle kısırlaştırma sonrası oyunlara devam etmeliyiz ve en önemlisi kısırlaştırılmış kedilere uygun bir mamaya geçmeliyiz. Gün içerisinde sofradan ödül vs verdiğinizde verilecek olan günlük mama miktarını azaltınız.